Yozgat Mutlu Son Masaj Hizmeti

Yozgat Mutlu Son

“Evet?” herkes kalkarken Waaler eliyle durmalarını işaret etti. “Bu mükemmel, ” dedi telefonu kapatırken.Yozgat Mutlu Son  ötekiler ne olduğunu öğrenmek için dikkatle ona bakıyorlardı. “Yeni bir görgü şahidi aramış. Camilla Loen’in öldürüldüğü cuma günü öğleden sonrasında Kurtarıcılarımızın Mezarlığı’nın yakınında Ullevålsveien’de apartmandan çıkan bir bisikletli görmüş olduğunü söylemiş. Yüzüne taktığı beyaz bez parçası ona ilginç gelmiş. St Hanshaugen’de bira içmeye giden kurye yüzünü bezle örtmüyordu.” “doğrusu?” “Ullevålsveien’de kaç numara bulunduğunu bilmiyormuş fakat Skarre onu otomobille oradan geçirmiş ve o da Camilla Loen’in oturmuş olduğu binayı göstermiş. Møller elini gürültüyle masaya vurdu. “Nihayet!” Olaug elini şah damarına koymuş nihayet nabzının normale döndüğünü hissedebiliyordu. “Beni nasıl da korkuttun, ” diye fısıldadı boğuk ve tanınmayacak kadar değişen sesiyle. “Çok özür dilerim, ” dedi Ina. Son kalan Maryland kurabiyesini aldı. “Geldiğini duymadım.” “Özür dilemesi ihtiyaç duyulan benim, ” dedi Olaug. “böyle içeri dalmak. Şu şeylerden taktığını göremedim bir türlü… “ “Kulaklık, ” diye güldü Ina. “Ben de müziği çok açmıştım. Cole Porter dinliyordum.”

Yozgat Mutlu Son

“Ah tatlım, çağdaş müziği pek takip etmiyorum.” “Cole Porter eski bir caz ustasıdır. Aslına bakıldığında şu an hayatta değil.” “Güzelim, senin kadar genç biri ölmüş insanoğluın müziklerini dinlememeli.” Ina yine güldü. Bir şeyin yanağına dokunduğunu hissettiği anda refleksle elini savurmuş ve tepsiyle üzerindekileri düşürmüştü. Halıda hâlâ beyaz şekerin oluşturduğu bir leke duruyordu. “Birisi bana onun albümlerini dinletti.” “Bu çok kaçamak bir gülümsemeydi, ” dedi Olaug. “Şu senin adam arkadaşın mı?” Ağzından çıktığı an bu suali sorduğuna pişman olmuştu. Ina hareketlerini gözetlediğini sanacaktı. “belki de, ” dedi Ina gözleri parlayarak. “Senden daha büyük öyleyse?” Olaug onu görmek için dışarı çıkmadığını göstermeye çalışıyordu. “böyle eski müziklerden hoşlanılmış olduğuna bakılırsa.” Bunun da söylenmemesi gereken bir şey olduğunun farkındaydı. Öylece oturmuş dedikoducu bir kocakarı benzer biçimde sorular sorup, neler olup sona erdiğini öğrenmeye çalışıyordu. Bir an panik içinde Ina’nın başka bir yere taşınmayı düşünmeye başladığı fikrine bile kapıldı. “birazcık büyük, evet.” Ina’nın oynak gülüşü Olaug’un kafasını karıştırdı. “Daha çok siz ve Herr Schwabe gibi belki.” biraz olsun rahatlayan Olaug, Ina’yla birlikte kahkahalarla güldü. “Bir hayal etsenize. Tam şu an oturduğunuz yerde oturuyordu, ” dedi Ina aniden. Olaug yatağın üzerindeki battaniyenin üzerinde elini gezdirdi.  “Evet.